Şimdi buradayım...
Gözlerim kapalı şu anın tadını çıkartıyorum.
Bir salıncak, hava püfür püfür esiyor denizin iyot kokusunu bol bol çekiyorum içime.
Ağaçların hışır hışır ötüşü ruhumu dinlendiriyor...
Ah diyorum keşke hep burada kalabilsem...
Hafızama kazıyorum burayı..
Arka fonda Yasmin levy Mal De L'amor çalıyor.
Bol bol uzaklara dalıyorum...
Ufuk çizgisine bakıyorum elimi uzatsam yakalayacakmışım gibi...
teknelerde balık tutanlar, denize giren çocuklar, martı sesleri...
Bol bol D vitamini alıyorum vücudum için, dengem için, hayatım için...
Ohhh diyorum dünya varmış...
Şimdi diyorum hayat biraz daha çekilir biraz daha yaşanılır oldu...
Bu tatilin bana ne kadar iyi geleceğini düşünüyorum...
Ruhumun nefes aldığını, vücudumun canlandığını, yanaklarımın pembeleştiğini biliyorum..
Sonra birşey oluyor,
Hayırlı işler diyor uzaktan birisi.
Gözlerimi açıyorum...
Dükkandayım...
Hoşgeldiniz diyorum..
Hayat kaldığı yerden devam ediyor..:)
Avokadonun yağı mı olur canım demeyin.
Ben dedim birde gittim üzerine satın aldım. :)
Uzun zaman önce kendi kendime bir karar verdim. Bugüne kadar aldığım yüz yıkama jeliymiş, köpük temizleyiciymiş, bademli salatalı maskeymiş, sivilce geçiriyormuş aman efendim bu tonik gözenekleri yok ediyormuş diye aldığım bütün malzemeleri atıyorum.
Evet şaka değil. Dehşet devasa para vererek aldığım bütün malzemeleri atıyorum.
Neden yapıyorsun derseniz?
Bir maske alıyorum satıcı diyor ki sivilce yapar ama kullanmayı bırakma geçirecek tamam diyorum. Sivilceler çıkıyor aaa oda Ne bir bakıyorum sadece sivilce çıkma kısmı doğru geçirme kısmı yalannnn!
Bir tonik alıyorum diyor ki satıcı bak Efsane bir ürün bende kullandım, yüzüne bakıyorum kararsız kalsam da alıyorum. (Onunda sıvılceleri duruyor) diyorum ki kendi kendime belki benimkilere iyi gelir. Oda Ne daha da beter yapıyor. Hal böyle olunca elimin altında artık hiçbir ürün kalmayacak şekilde hepsini çöpe atıyorum.
Maskeler, tonikler, köpükler yerine artık biraz daha böyle yağlı, doğal ürünlere doğru geçiş yapıyorum. Diyorum ki bu yağ yüzüme en fazla Ne kadar zarar verebilir? Hiçbirşey yapmasa bile nemlendirir.
Altını çizerek söylüyorum; burası çok önemli arkasında vaatler kısmı falan yok direk kullanım alanı: salatalar, yemekler. :)
Fakat ben her banyodan önce saç diplerime vıcık vıcık olana kadar yediriyorum. Daha sonra yüzüme ve boyun kısmıma iyice parlayana kadar bir Bülent Ersoy olana kadar sürüyorum.:) Saçımda ve yüzümde yarım saat bekletiyorum. Yüzüme sürdüğümde bir süre sonra hafif bir karıncalanma oluyor. Diyorum bu sefer oldu bu sefer işe yaradı. :)
Kullanalı 2 hafta oluyor. Saçlarımdaki bıraktığı his şahane. Yumoş yumoş yapıyor. Fakat daha cildimde pek birşey gözlemleyemedim.
Kokusunu sorarsanız bildiğiniz bizim yemeklere kullandığımız ve normal çiçek yağı kokusunda. Derseniz ki çok rahatsız oldum. Ki ben rahatsız oldum içine bir iki damla kayısı yağı dökerseniz kokusundan da kurtulmuş olursunuz. Ama kayısı yağım yok derseniz çokta rahatsız etmediğini göreceksiniz.
Saçlarımın dokusu şu an için şahane haftanın 4 günü uyguluyorum. Yarım saat bekletiyorum ve bol şampuanla yıkıyorum. İçimi rahatlatan kısmı ise doğal ve bir o kadar da yağ olması. Ben herhangi bir kötü etkisini görmedim saçta dökülme sorunu kepek vs. Aksine saçlarım artık daha az dökülüyor.
Ben ürünü kokusu hariç çok sevdim.
Şişesinin görüntüsü şahane sırf bunun için bile alınabilir.:)
Fakat aramızda yemek ve salatalar harici benim gibi kullanan var mı :)
Varsa doğru bir yol üzerinde olduğumu yada gerçektende yemeklere kullanmam gerektiğini bana lütfen Yazın.:)
Gününüz güzel geçsin💕
Eskiden anneme unuturum sonra hatırlat derdim, annemde bana parmağına ip bağlayalım o zaman unutmazsın derdi. Gülerdim ama oysa ki çok haklıymış..
Şimdi bizlerde yeni moda laflar unuttum neden unuttun denediğinde çok yoğunum çok yorgunum kafam dolu diye söyleniyoruz. Neden kendimizi ve kafamızı, beynimizi olmadık şeylerle, hiç olmayacak sebeplerle dolduruyoruz. İş işyerinde kalmalı, anne baba evinde, arkadaş dost bir telefon uzağında evin kapısından içeri girdiğinde tüm sıkıntıların dışarı da kalmalı. Fakat günümüz böyle olunca pek de bunları yapmak mümkün olmuyor.
Unuttuğumuz birşeyler elbet ki oluyor. Unutmamak için ne yapmak gerekiyor? Eğer çok önemli işlerim varsa kesinlikle yaptığım bir kaç yöntemi sizlere anlatmak istiyorum.
- Banyoya not bırakmak; evet şaka değil banyoya o gün hangi işim varsa önceliğimin ne olması gerekiyorsa onu asıyorum. Aynaya yapışkanlı sticker kağıtlarıyla geçenden hazırlayıp koyuyorum ve sabah ilk olarak onları görünce daha evden çıkmadan aklıma kazımış oluyorum.
- Anımsatıcılara not eklemek; eğer ki bir hafta sonra bir işim varsa elbet ki unutmamak elde değil. O yüzden bir hafta sonraki işimi telefonumun notlarına alarmlı bir şekilde kaydediyorum ve bu şekilde de o gün geldiğinde kendi kendime telefondan uyarımı yapmış oluyorum.
- Buzdolabı bu günler için; market alışverişi için kesinlikle buzdolabının önünde listem oluyor. Evde biten herşeyi gittiğini gördüğüm an gidip oraya not alıyorum ve böylece markette ne almam gerektiğini hatırlamak için uğraşmıyorum.
- Faturalar için takvim; hepimizin kredi kartı bu devirde var. Bazen ödeme gününü kaçıyoruz. Bazen unutuyoruz çünkü bizler çok yoğunuz.:) Genel de boş vaktimde telefon takvimimi açıp her ayın hangi günüyse son ödeme tarihi ay ay hesaplayıp takvimdeki günlere not ekliyorum ve son ödeme tarihi gelmeden önce kendi kendime uyarılarımı hazırlıyorum.
- Kapının önünde kara tahta; son zamanlarda ev için satılan ürünlerde kara tahtalar var. Genelde mutfakta kullanıyor fakat bizler unutkan olduğumuz için ben iç kapımın yanına evden çıkarken görmek için aldığım kara tahtanın üzerine notlarımı yazıyorum. Bu Notlar bazen sevgi sözcükleri de olabiliyor.:)
- Evdekilere haber salıyorum; :) telefonum bozuksa veya benim için çokta mühim değil fakat başkaları için mühimse ya anneme yada eşime söylüyorum ki ben yapmazsam onlar yapsın diye.:)
- Not kağıdını çantama koymak; en korktuğum şey dışarıdayken araba çarpması. Telefonumda asla tuş kilidi yoktur. Olurda dışarda düşerim, bayılırım, araba çarpar da aileme ulaşamazlar diye tuş kilidini kullanmam. Fakat cüzdanıma ailemin telefonlarının yazdığı kağıt kesinlikle koyarım ve evdekilerin numarası değişirse değiştiririm. Bu unutkanlık değil fakat aklıma gelmişken bir Öneri olsun.:)
Unutmamak için siz neler yapıyorsunuz?
Nedir yöntemleriniz?
Gününüz güzel geçsin...
Nedir yöntemleriniz?
Gününüz güzel geçsin...
Benim gibi masa başında bir işiniz varsa ve pek de karışanınız yoksa internette gezinirken harcadığınız zaman, iş için harcadığınız zamana kıyasla çok daha fazladır.
Bir süre sonra işlerin yoğunluğu azalınca kendimize vakit kalınca günümüzün getirdiği şartlarda zamanımızın çoğunu maalesef ki bilgisayar başında geçirmek zorunda kalıyoruz.
- Bilgisayarın başında geçirdiğim zamana kıyasla neler yapıyorum?
- Yeni ve faydalı olacak bilgiler öğreniyor muyum?
- Neler okuyorum?
- Vaktimi hangi sitelerde harcıyorum?
- Hangi bloglar daha verimli, hangi blogları okumayı seviyorum?
- En çok okuduğum haber siteleri neler ?
Hepsini belirli bir sıra halinde rutine oturtarak her gün olmak şartıyla tekrarlıyorum. Hem yeni bilgiler öğrenip kendimi geliştiriyorum, hemde iş yerinde vakit öldürüyorum tabii ki bu arada her zaman kendime bilgi olarak yatırım yapıyorum.
- Takip ettiğim ve öğrenmekten keyif aldığım 8 blog:
- Hızlıadam.com; Genel olarak iş dünyası, kişisel gelişim, blog hakkında kendimizi geliştirebileceğimiz bilgiler, google'a dair bilgiler ve sizi okumak için içine çekecek bir bilgiler var. Hem okurken öğreniyorum bir yanda da kendimi geliştiriyorum.
- Değmesinyağlıboya.com; Tasarımları kadar bilgileri de şahane. Paylaşmayı ve insanları mutlu etmeyi seven bir kadın. Blogunda yok yok. Hem blog hakkında bilgiler sunar, hem hayat hakkında öneriler sunar. Çokta iyi bir dost.
- BlogHocam.blogspot.com; Blogunuz hakkında A'dan Z'ye istediğiniz türde bilgilerin yer aldığı, yeni blog dünyasına adım atanların baştan sona her başlığı tek tek okuyup aslında blogun sadece blog olmadığını bazı kodlara ihtiyacımızın olduğunu ve bunların da bloghocam da tek tek yazdığı bilgi dolu bir site.
- İşimgücümgezmek.com; Dünyayı gezen en gezgin bayanlar yazımda yer alan bir isim daha. Sanki onunla dünyayı geziyor, düştüğü zaman üzülüyorum mutlu olduğu zaman onunla seviniyorum. Eğer ki dünyayı gezmeye karar verdiyseniz Hale hanımın sitesine bir göz atın.
- blogluyorum.net; Kullandığı ürünleri paylaşan, kozmetik meraklısı ve kullandığı ürünlerin bana göre hakkını veren bir insan. Bir ürün alacaksanız kesinlikle bloguna bir göz atın.
- Blogcuanne; Annelik her zaman toz pembe değil diyen bir kadının da sonuna kadar arkasındayım. Daha anne değilim fakat sitesindeki anne itirafları kısmına bir göz atın. Anonim olarak yapılan yorumları saatlerce okuyup eminim ki çok keyif alıp kahkahalarla güleceksiniz.
- Hakanstrand; Siyah beyaz fotoğraf hayranıysanız bu siteye bir göz atın şahane resimlerin bulunsuğu ve resimlere bakarken keyif alacağınız harika bir site.
- Ağaçlar.net; Çiçekler, ağaçlar, tohumlar, fideler ve yeşil olan herşey hakkında bilgi alabileceğiniz sorularınızın yanıtsız kalmadığı güvenilir bir site. Bonsailer hakkında en güzel bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Ağaçlar ve çiçeklerle uğraşmaya yeni başladıysanız en güzel site işte burası.
- Takip ettiğim en iyi haber ve güncel 5 site;
- Onedio; Bazen haberleri takip etmek için, bazen gülmek için ve geçtiğimiz ayların en komik olaylarını izlediğim saatlerimi alan haber sitesi. Onedio da dekorasyon, siyaset, güncel, testler, komik videolar ve daha bir sürü güncel haber ve dedikodu okumanız mümkün.:)
- Mynet; Haberleri takip ettiğim tek site. Otobüste, metro da her yerde açıp rahatlıkla haberleri takip ettiğim tek güncel site.
- Buzzfeed; Yabancı bir site olarak okuduğum ve Onedio tarzında şahane haberleri olan, güncel ve bir o kadar keyif aldığım bir site.
- Freeyork; Genel olarak tasarımlar, dekorasyonlar ve fotoğraf hakkında bir site olmasının yanı sıra şahane görselleri olan bir site.
- The Telegraph; Güncel olarak yaşam tarzı, seyahatler ve haberlerin bana göre en güncel ve en gerçek olduğu yabancı sitelerden bir tanesi.
Benim takip ettiğim ve sürekli olarak incelediğim siteler listesi bunlar.
Peki sizlerin de içlerinden takip ettikleriniz var mı?
Gününüz güzel geçsin...
Doğma büyüme İzmir'liyim.
Burada bir laf vardır her yol denize çıkar diye.
Evet her yol denize çıkar.
Fakat bugün tabularınızı yıkıyorum.
Sizlere İzmir'de Kemeraltına gidilir, saat kulesi gezilir demeyeceğim.
Zaten İzmir'e gelen her insan bir kere oralara gitmiştir.
Başka yerleri gezmenin zamanı geldi.
Ben ki doğma büyüme buralı olmama rağmen iki sene önce Asansöre gittim.
Bizlere restore edilmiş yerler değil, herkezin gezdiği yerler değil, gerçek ve gerçekten İzmir kokan yerler lazım.
Alsancağı, kemeraltı, güzelyalısı elbet ki eşsiz şahane fakat artık İzmir sadece oralarla sınırlı olmamalı. Bu İzmir'de sadece buralar yok inanın daha güzel daha eşsiz yerler var.
Bakalım bana göre İzmir de nereler şahane, nerede yemek yemeli, nereyi gezmeli, neresi tarih kokuyor, nerede denizin kokusu saf, nerede resim çekilir, alışveriş nerede yapılır, mangal nerede yakılır, nerede balık rakı yapılır hepsini konuşacağız.
İzmir'de neler yapılır?
- İnciraltı Sıcak Midye;
Siz İnciraltında sıcak midye yediniz mi? Sıcak midye yemek için o kuyruğu beklediniz mi? Eğer yolunuz düşerse incialtına sıcak midyeyi pas geçmeyiniz.
- Sahilevleri Sahil Yolu;
Evet güzelyalımız var koş koca bir sahil peki siz hiç Sahilevlerine gittiniz mi? Orada ki şahane deniz manzarasını, şahane lüks evleri gördünüz mü? Gideceğiniz yer tam olarak askeriyenin arka tarafı. Güzelyalının kalabalığından sıkıldıysanız sahil evleri sizin için tam bir dinlenme yeri. Sandalyelerinizi alın ve denizin tadını çıkarın.
- Boyozu Alsancak'tan Yediniz mi?
Boyoz İzmir'in olmazsa olmazı. Peki her yerden boyoz yenir mi? Tabii ki de yenmez. Alsancak'ta kıbrıs şehitlerinin sonunda dostlar fırını boyozun hakkını fazlasıyla veriyor. Birde yeni çıkarttıkları bir uygulamayla Türkiye'nin neresinde olursanız olun. İnternet sitesinden istediğiniz her yere dondurulmuş boyozu gönderiyor. Size sadece pişirmesi kalıyor.:)
- Sahilin tadı Engelliler Merkezinde Çıkar;
Engelliler merkezi İzmir'in bence en büyük doğal parkı. Yani ne demek oluyor İnciraltında çok büyük bir araziye kurulmuş içerisinde spor aletleri, tuvaletler, oturma alanları, mangal yakma alanları herşey var ve giriş ücretsiz. Bir de en önemlisi bir tarafı denize bakarken bir diğer tarafı direk pelikanlara bakıyor. Yılın belirli dönemlerinde pelikanları görebilirsiniz.
- Kahvaltı için KAYNAKLAR;
Kaynaklar İzmir'in Buca ilçesinin bir köyü. Küçük bir merkezi olmasıyla beraber inanmayacaksınız ama herşey doğal. Sütler kendi hayvanların, peynirler kendi sütlerinden, yumurtalar kendi hayvanlarından, otlu gözlemeler kendi topladıkları otlardan, domatesi salatalığı kendi mahsülleri. İnanamayacaksınız ama alsancakta yaptığınız kahvaltıdan çok daha ucuz.
- Rakı-Balık Denilince Tabii Ki Sahilevleri;
Sahilevlerinde gidebileceğiniz rakı balık veya sadece balık ekmek yemek isterseniz bir kaç tane balık restorantı mevcut. Bunlardan en iyisi bir Mavisu Balık Evi, ikincisi ise Taka Balık. Balıklar taze, kalabalık olsa da gürültü yok, ve sadece fonda eski şarkılar...
- Bahçelerarasındaki peyjazcıları gördünüz mü?
Çiçek seven, çiçeğe bayılan milletiz. Peki siz bahçelerarasında ki peyjazçılara hiç gittiniz mi? En farklı çiçekleri bulabileceğiniz, farklı tohumları elde edeceğiniz ve huzuru bulacağınız rahatlıkla gezebileceğiniz yerler arasında.
İzmir'de benim için özel olan yerlerin bir kısmı buralardır..
Siz hiç İzmir'e geldiniz mi?
Benim için güzel olan yerleri gezme fırsatı hiç buldunuz mu?
Yavru bir penguen...
Daha yeni dünyaya gelmiş ve annesinin eteklerinin altından sıyrılmış ve dünyayı karış karış incelemekte. Fakat bu penguen bu ana o kadae kolay gelmiyor.
Çok etkilendiğim bir belgesel olduğu için ve ilk defa bu bilgileri duyduğum için sizlerle paylaşmak istiyorum.
Anne penguen yumurtlama döneminden sonra yumurtasını baba penguene bırakıp denize geri dönmek zorundadır. Çünkü yeterli besini kardan sağlayamadıkları için denizden bebekleri için besin almak zorundadırlar. Ve anne penguen denizden yediği besinleri öğütmeden 1 sene boyunca midesinde saklayabiliyor.
Anne penguen iki ay sonra geri döner. Peki birbirlerini eşleriyle nasıl tanıyacaklar?
Herkesin kendine göre bir şarkısı, bir seslenme türü vardır. Çiftler birbirlerini o kabalık penguen sürülerinin arasında böyle bulmaktadır.
Ama anne penguen yokken baba penguene çok büyük görev düşmektedir. Ayaklarının arasında yumurtayı sakladığı bölmenin kar fırtınası olduğu zamanlarda bile 37 dereceye ulaştığını biliyor muydunuz? Ayaklarının arasında tuttuğu yumurtayı düşürmemesi gerekir.
Yumurtayı düşüren babalar kar toplarını yumurta sanıp keselerine koyuyor yada düşürdüklerini anladıkları zaman birbirlerine saldırıp yumurtalarını çalmaya çalışıyorlar.
Anne penguen yemek bulmaya gittiği zaman baba penguenler kar fırtınası çıktığı zaman, yavrularını korumak için ne yapacak dersiniz?
Bütün baba penguenlerin bir olup yavrularını koruması gerekir...
Kar fırtınası çıktığı zaman bu şekilde kendilerini korumaya alıp birbirlerinin nefeslerinden yararlanarak ısınmaya çalışıyorlar.
Ve iki ay geçtikten sonra anne penguen geri dönüyor.
Baba penguen kesesinden yavruyu çıkartıp anne penguene verdikten sonra denize geri dönmek zorundadır. Çünkü yemek ihtiyaçlarını başka türlü karşılayacak bir yöntemleri yoktur.
Anne penguen tek başına yavrusuna sahip çıkmak zorundadır. İnanması çok güç ama diğer yavrularını kaybeden penguenler yeni doğmuş yavrulara saldırıyor ve bazen gagalarıyla da öldürebiliyor. Yine burada anne penguene çok büyük görev düşüyor.
Hayvanda olsalar aynı bizler gibi bizim anne babalarımız gibi, koruyup kollamak da onların en büyük görevlerinden bir tanesi...
Uzun zamandır yaklaşık 3 senedir drone diye bilmediğimiz bir alet hem fotoğraf çekiyor hemde video çekiyor.
Bir gün Marmaris'te tekne de yanımızdan bir anda birşey geçti. Bundan 3 yıl önce daha droneler bu kadar yaygın değilken gördüğümüzde çok şaşırdık. Dağların tepelerine çıkıyor, etrafımızda dolaşıyor, denizin üzerinden geçiyor. Bu Ne diye düşünüp konuşurken meğerse drone olduğunu anladık.
Fotoğraf çekmekte yeni bir teknoloji daha ve gerçekten de çıkan resimler çok şaşırtıcı derecede çok güzeller. Bir konsol üzerinde ileri geri tuşları olan ve isterseniz telefonunuza bağlayıp gezdiği yerleri an be an izleyebildiğiniz bir sistem. Bazen bu resimlere, videolara bakarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum bile. Dış mekan düğün çekimlerinde, orman çekiminde, denizlerde şahane görseler meydana çıkıyor.
Başlıkta da dediğim gibi drone ile çekilmiş en iyi resimler diye tabii ki de bu benim için en iyi ve güzellik kavramı. Fakat bu beğendiğim resimleri sizlerle de göstermek istiyorum.
İnşallah sizlerde beğenirsiniz.
Benim en sevdiklerim bunlar siz nasıl buldunuz?
resim kaynak; Pinterest
Ahh benim canım poğaçalarım...
Poğaçaları yapmaktan daha çok yemekten keyif alanlar burada mı?
Ben poğaçaları yemeğe bayılıyorum.
Hele birde ertesi gününe kaldığı zaman kahvaltıda çayla şahane birer ikili oluyorlar.
Eğer ki yaptığınız poğaçalar mayalıysa 3 güne kadar bozulmayacaklardır.
Bu poğaça da mayalı olduğu için şahane bir tadı oluyor hadi bakalım neler varmış bu poğaçanın içerisinde;
- 1 su bardağı yoğurt
- 1 su bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı yoğurt
- 1 kaşık kabartma tozu
- 1 paket kuru instant maya
- Yarım limon yoksa biraz sirke
- 5 bardak un az gelirse ekleme yapın
- 1 yemek kaşığı tuz
- üzeri için galeta unu
- 2 adet yumurta biri içine biri üzerine
Tarifte herşey 1 bardak.:)
Eğer ki hamurunuz puf puf olsun istiyorsanız kesinlikle 1 saat dinlendirin o zaman tadı daha da şahane olacaktır. Fakat zamanınız yoksa 10 dakika kadar fırını ısıtıp kapatın. Hazırladığınız hamuru fırının kapağı açık şekilde fırının içerisinde 10 dakika kadar dinlendirin bu şekilde de az da olsa mayalanmış olacaktır.
Kuru instant mayalar çok zor eriyor o yüzden ilk olarak bir bardak sütü biraz ılıtıp üzerine mayayı ekleyip bir süre maya eriyene kadar çırpın daha sonra malzemeleri tek tek eklemeye başlayın ki maya pütür pütür kalmasın.
Böyle poğaçalara daha çok benim fikrimce patatesli peynirli ve maydanozlu tatlar çok yakışıyor. Tabii ki bu kişiden kişiye değişir.
Galeta ununu eklememizin sebebi ise; unlu mamülleri fırınlarında hazır kepekli gevrekler oluyor galeta ununu üzerine eklediğimiz zaman tamda o gevreğin tadını veriyor.
Ben bu tarifi canım istediği zaman bile üşenmeden kalkıp yapıyorum.
Eğer bir gün bir misafiriniz gelecek olursa yada canınız çekerse bu tarifi denemenizi tavsiye ederim.
Şimdiden afiyet olsun..:)
Marka miminde bende varım..:)
Şahane bir mim olduğu dile getirmeme gerek yok herhalde.
Beni de bu mime davet eden Fulya Erdoğana teşekkür ediyorum.:)
Marka mimi piyasa da olan malzemeler, kullandığımız ürünler, sevdiğimiz ve en beğendiğimiz markaları kapsamakta bakalım benim en sevdiğim şahane markalar neymiş:)
- Adidas;
Bu zamana kadar aldığım her ürünü hakkını fazlasıyla senelerce verdi. Hala daha aldığım tek bir ürünü yıllarca ilk gün aldığım gibi özenle kullanabiliyorum. Eminim ki adidas kullanmayan aramızda yoktur ve herkes de çoğunluğumuz benim gibi düşünüyordur.
- Rossmann;
Artık ev temizliği ürünlerinde kesinlikle kimyasal ürün kullanmamaya çalışıyorum. Çünkü ne kadar kimyasal o kadar zararlı oluyor bizim için. Rossmannın temizlik ürünlerini denedikten sonra asla evime kimyasal ürün almamaya çalışıyorum sadece temizlik için çamaşır suyu onu da az miktarda kullanmaya özen gösteriyorum.
- Yves Rocher
Kullandığım en iyi kozmetik ürünlerinde sıranın en başında geliyor. Farlarından, şampuanına kadar, saç bakım ürünlerine kadar bütün ürünleri kesinlikle benden beş yıldız alır. El kremleri ise en sevdiğim ürünleri arasında. Bir güzelliği ise internetten aldığınız en ufak bir alışverişe bir sürpriz ir hediye veriyor.
En sevdiğim ve kullanmaktan sıkılmadığım ve en sevdiğim markalar bunlar...
Veeeeee
En sevdiğim yere geldik ben kimleri mimledimmm!
Mimlemede tamamlandığına göre benden bu kadar en kısa zamanda yazılarınızı bekliyorum :)
Günümüzde artık her yerde kan bağışı arabaları, kan bağışı merkezi var.
Günde kaç tane insan kan veriyor?
Yada kan vermek için hiç düşündünüz mü?
Veya aramızda kaç kişi kan verdi?
Aslına bakarsak kan bağışı yapmak hem alıcı için hemde verici için çok önemlidir.
Diyeceksiniz ki evet kanım kullanılırsa alıcı için büyük önem taşıyor fakat benim için önemi ne sadece kan veriyorum nasıl olsa diyeceksiniz.
Fakat işer pek de öyle değil.
Geçenlerde ilk defa kan verdim ve kan vermenin önemini o zaman anladım.
Fakat kanı verdikten 15 gün kadar sonra değerini anladım.
Verdiğimiz kan miktarı tam olarak 450 ml. Yarım litreden biraz daha az hal böyle olunca biraz kan vermek çokta önemli değil gibi geliyor ilk başta. Fakat daha sonra kan vermenin önemini anlatıyorlar kan alınırken;
Devamı
Günde kaç tane insan kan veriyor?
Yada kan vermek için hiç düşündünüz mü?
Veya aramızda kaç kişi kan verdi?
Aslına bakarsak kan bağışı yapmak hem alıcı için hemde verici için çok önemlidir.
Diyeceksiniz ki evet kanım kullanılırsa alıcı için büyük önem taşıyor fakat benim için önemi ne sadece kan veriyorum nasıl olsa diyeceksiniz.
Fakat işer pek de öyle değil.
Geçenlerde ilk defa kan verdim ve kan vermenin önemini o zaman anladım.
Fakat kanı verdikten 15 gün kadar sonra değerini anladım.
Verdiğimiz kan miktarı tam olarak 450 ml. Yarım litreden biraz daha az hal böyle olunca biraz kan vermek çokta önemli değil gibi geliyor ilk başta. Fakat daha sonra kan vermenin önemini anlatıyorlar kan alınırken;
- Vücudumuzun kendini 450 ml kan verdiğimiz halde yenilemesi,
- Kan hücrelerimizin yenilenmesi,
- Vücut dürencimizin artması,
- Kan bağışı yaptığımız için vücut kan seviyesini tekrar eski hale getirmesi gerektiği için kan pompalamaya başlıyor olması,
- Kan veriyoruz ama ciddi bir rahatsızlığımız varsa kan merkezinden aranıp kan sonuçlarımızın bozuk çıktığı ve bir doktora görünmemiz gerektiğini bildirmeleri de erken teşhise yol açıyor.
Fakat herşeyden önemlisi ise;
- Eğer kan vermeden önce ilaç kullanmadıysak,
- Eğer kan vermeden önce diş çektirmediysek,
- Eğer kan vermeden önce ciddi bir ameliyat yada bir rahatsızlık geçirmediysek,
15-20 gün sonra Kızılay tarafından gelen VERDİĞİNİZ KAN BAĞIŞI İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ. YAPTIĞINIZ KAN BAĞIŞI BİR HASTAMIZIN İHTİYACINA KULLANILMIŞTIR mesajı verdiğiniz kanın vücudunuza iyi geldiğini unutturup bir hastanın derdine deva olması size çok büyük mutluluk yaşatıyor.
Kan vermekten çekinmeyiniz, Eskiden steril ortamlar yoktu, kullanılan malzemeleri kötüydü fakat artık teknoloji ve tıp çok ilerledi farkında olmadan kanınız alınıyor ve hiçbirşey anlamıyorsunuz. Kanınız bir ihtiyaç sahibine ulaşmasa bile kendi vücudunuza kan vermenin iyi geldiğini unutmayınız!
Belki bir gün o kana bizim ihtiyacımız olabilir...
Bugün yaşadığım bir olay beni hayretler içerisinde bıraktı.
Hayret etmiş gözlerle ve mutlulukla bakakaldım bugün...
Büyüdüğünde çok akıllı bir kız, çok mert, çok dürüst ve hak yemeyen biri olacağı bugünden belli..
Sabahın erken saatlerinde koşturarak mağazadan içeri girdi. 14 yaşında belki var belki yok. Ortaokul öğrencisi. Kan ter içinde kalmış koşturmaktan, kıpkırmızı olmuş yanakları.
Koşturarak içeriye girince çok korktum.
-Ne oldu, dedim.
-Günaydın abla, dedi.
-Günaydın neden koşturuyorsun birşey mi oldu köpek mi var dedim. Belki köpekten korkmuştur diye.
-Sadaka kutusu arıyorum hiçbir yerde yok burada var mı? dedi.
-Var dedim içeride ama ne oldu bir anlat, anlat bende bileyim dedim.
-Bir dakika önce beklemelisin dedi.
Öyle bilmiş konuşuyor ki cevap veremedim.
Elimle sadaka kutusunun yerini işaret ettim koşturarak gitti.
Cebinden bir sürü para çıkarttı belki 100 tl ye yakın.
-Neden o kadar parayı sadaka kutusuna attın diye sordum.
Verdiği cevap beni hayrete düşürdü.
-Yoldan buldum bu parayı dedi, birisi düşürmüş herhalde dedi. Buraya gelene kadar herkese sordum ama para düşüren olmamış dedi. Derse de geç kaldım ama bunu benim sadaka kutusuna atmam lazım dedi.
-Neden dedim. Sen sadaka kutusunu nereden biliyorsun ve neden harcamak yerine onu buraya atıyorsun dedim vereceği cevabı ve yaptığı hareketin amacını öğrenmek için.
-Eğer ben bu paraya cebime koyarsam bu kadar çok para benden çıkmaz ama yarın annemden çıkabilir annem kaybedebilir yada başka birşey olabilir çünkü günah dedi.
Dilim tutuldu. Konuşamadım. Öyle şaşırdım ki. Tüylerim diken diken oldu.
-Sen çok iyi bir insansın dedim.
-Biliyorum ama gitmem lazım dedi.
Geldiği gibi koşturarak çıktı gitti.
İyi bir insan olduğunu biliyormuş ufaklık...
Birde yaptığı büyüklüğü bilse...
En etkili bölgesel zayıflama hareketleri fakat yanlış anlaşılmasın benim için en etkili.:)
Yaz yavaş yavaş geldiğine göre vücudumuzda hareketlenmeler, biz bayanlarda biraz göbeğim var, ah basenlerim mi çıkmış gibi kendi kendimize isyanımız başlayacaktır.
Peki sadece isyan etmek yeterli mi?
Kendi kendimize söylenince bu göbekteki yağlar, basenlerdeki fazlalıklar gidecek mi tabii ki hayır..:)
Nerede hareket orada bereket demiş atalarımız..
O yüzden biraz hareketlenmenin zamanı geldi.
Bölgesel kilo vermek için uyguladığım benim de yaz aylarının belirli dönemlerinde sıkıntılarımın olduğu bölgesel fazlalıkları bu hareketlerle rahatlıkla ve devamlılıkla çözebiliyorum. Eğer sizinde karnınızda hafif çıkıntılar meydana geldiyse ve basenlerle alakalı sıkıntılarınız varsa bu hareketler derdinize deva olacak.
- Karın Bölgesi için;
Karın kaslarını efsane çalıştıran bir hareket.
Set halinde 20 defadan 5 set halinde her gece olmasa bile aksatmadan yapmaya çalışıyorum.
Hareketi bitirdiğimde karnıma giren ağrılar hem beni sevindiriyor hemde canımı yakmıyor değil.
Fakat bu hareketten ben fazlasıyla memnunum.
Benim karın bölgemdeki fazlalıklar bu hareketten çok korkuyor ve anında tepki vermeye başlıyorlar.
Haftanın 4 günü kesinlikle yapmaya çalışıyorum ve her gün 10 adet yükseltiyorum. Yani ilk gün 100 kere bu hareketi yaptıysam ertesi günü 110 ve diğer günler 10 kere daha arttırıyorum ve bu şekilde yavaş yavaş faydasını görüyorum.
- Basen Ve Bacaklar için;
Basen ve bacak bölgesi için uyguladığım yöntem ise Ebru Şallı'nın pilates lastiğiyle yaptığı harekettir. Basen bölgesine çalışırken pilates lastiğine ihtiyacınız olacaktır. Fakat eğer pilates lastiğiniz yoksa normal kalın eşortman lastiği de olabilir. Demokrasi de çareler tükenmez pilates lastiği yok diye vazgeçecek değiliz. Bu hareketin görselini bulamadığım için size videosunu buldum ve benim çok memnun kaldığım hareket bu videonun 4.30 dakikasında başlıyor.
Tavsiyem sadece devamlılık. Benim evde yaptığım ve denediğim yöntemler bunlar.. Sizin evde uyguladığınız hareketler neler?
Video aşağıda merak edenler keyifle izleyebilir...
Maydanoz!
Evimizin vazgeçilmezi, her pazar alışverişinde torbalarda bulunan yeşillik.Salatalarda, yemeklerde, çorbalarda yediğimiz içtiğimiz her türlü gıda da kullandığımız tek şey.
Maydanozun cilde ne kadar iyi geldiğini bilmeyenimiz yoktur. Detoks suları, Detoks kürlerin de genellikle maydanoz kullanılır.
Cildimizdeki lekeleri, gözeneklerin görünümünü sivilce oluşumu önlediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Karaciğer de oluşan yağları yakmakta birebir.
Zayıflamak için, vücudu dinç tutmak için ve bizi uzun süre tok tutmak maydanozun en büyük görevlerinden...
Fakat ne kadar yararı varsa o kadar da zararı var desem?
- Maydanozun vücudumuza yaraları;
Cildimizde ki gözenekleri küçültmek ve gözle görünür derecede cildimizi düzene sokması,
Vücudumuzda ki yağları yakmakta en büyük etken,
Sabah kahvaltıdan önce içilen maydanoz ve limon kürü zayıflamakta en büyük yardımcımız,
İdrar söktürücü özelliği olarak bilenen maydanozun adet dönemlerinde de bizlere yardımı çok fazla.
İdrar yollarını üşütme, nezle, grip ve kansere karşı bizden daha çok savaşan bir besin.
Sinirlerimizin yatışmasında ve kanımızın temizlenmesinde rolü çok büyük.
Yemeklerimize efsane tatlar katar.
- Maydanozun vücudumuza zararları;
Aslında benim tam da bahsetmek istediğim konu buydu! Maydanozun zararlı. Çünkü bilinçsiz kullanımlarda çok fazla zararları var. Hep birlikte bakalım zararları nelermiş?
- Maydanoz ve limon ikilisini bilmeyenimiz ve duymayanımız eminim ki kalmamıştır. Bu ikili sabah uyandığınız da kahvaltıdan önce; maydanozu robottan geçirip püre haline getirdikten sonra üzerine limon sıkıp ılık su ekledikten sonra tüketilen ve zayıflamakta, karaciğer yağlanmasında, cilt sorunlarında ve vücudumuzdaki toksinleri atmakta birebir yararlı. Fakat zararları neler? Bu kürün 15 gün kullanılması gerekiyor. Limon ve maydanoz püresinin çünkü; 15 günlük kullanımdan sonra bayanlarda yumurtalıklara zarar vermeye başlıyor ve kısırlığa kadar yol açabiliyor. Uzmanların bu kürü uygulayacağımız zaman dedikleri ve dikkat etmemizi istedikleri tek şey şudur ki; 15 günlük kullanımdan sonra bir ay ara vermek ve bir aylık ara verme süresi bittikten sonra 15 gün daha kullanıp tekrar bir aylık ara verme sürecine geri dönmek.
- Hamilelerde; maydanozun pek fazla tüketilmesi önerilmiyor. Çünkü söktürücü bir özelliği olduğu için düşük riski oluşabiliyor ve tehlikeli gebeliklerde kesinlikle kullanılması tavsiye edilmiyor.
Bu aralar gençlerde sık sık duyduğum ve konuşulan şey Maydanoz ve limon kürü. İstedikleri ve düşündükleri şey ise 1 aydan uzun bir süre kullanıp bir anda kilo vermek. Düşünmeden kilo vermek ve maydanozun da sağlıklı olduğunu düşündükleri için 15 günlük kullanımı değilde uzun süreli kullanıp bir seferde kilo vermek istediklerine şahit oldum. Devir internet devri gençlerimizin beyinleri dehşet derece çalışıyor peki hiç sağlıksız olabileceğini düşünmüyorlar mı?
Kilo vermek ve fit bir vücuda sahip olmayı kim istemez.
Fakat sağlıksız bir vücut, kilolu ama sağlıklı vücuda tercih edilmelidir.
Bu yanlışa düşmeyiniz!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler yayınlarım
- Hatmigül Çiçeği Faydaları Ve Kullanımı
- Fillerin Midesinden Kahve; Black İvory Coffee
- Denizler İyot Kokmuyor
- Kış Gelmeden Bir Tane Örsek!
- Bu Yılın Modası; Halka Hızmalar
- Öneri; Cam Ocakta Bez İzi Artık Kalmıyor!
- Haydi Yazın! 14 Şubat'tan Ne Beklediniz Ne Buldunuz?
- Hayal Mimi
- ROSSMANN | Cam Bezi-Domol Temizlik Ürünleri
- Çaydanlığın İçi Sararmışsa Bu Yöntemi Deneyin!
İzleyiciler
E Mail İle Takip
Blog İçi Arama
Blog Arşivi
-
▼
2017
(129)
-
▼
Nisan
(13)
- Maydanoz Kürünün Yararı Kadar Zararı Var!
- En Etkili Bölgesel Zayıflama Hareketleri
- Garip Bir Olay Yaşadım Bugün...
- Kan Vermek Neden Önemli?
- Marka Mimi
- Galeta Unlu Poğaça
- Drone İle Çekilmiş En İyi Fotoğraflar
- Bir Penguen Nasıl Yetişiyor?
- İzmir'e Gelip Buraları Görmeden Gitmeyin!
- Takip Ettiğim Bloglar Ve Siteler
- Unutkanlar İçin Altın Fikirler
- Yeni Keşfim: Avokado Yağı
- Şimdi Buradayım....
-
▼
Nisan
(13)